27 Ocak 2009 Salı

Hayatimin Sarkisi......

Kadindan Kentler


Biliyordum, dinlediğimiz uzaklar aynı değildi. O geçmişi, ben geleceği dinliyordum. İçinde yaşadığımız zamanın kulak kabarttığımız uzakları bile farklıydı. Bir tek kalplerimiz yakındı onunla ve ben diğer birçok şeyi önemsizleştiren bu yakınlığı yıllar geçtikçe daha çok anlayacaktım. Zaten hep öyle olmaz mı? Hayat demek, biraz da zamanında anlamadıklarımıza karşı duyduğumuz pişmanlıklar demek değil midir?
**
İnsan ilişkilerinde sözler, davranışlar kadar sessizlikleri kullanmanın önemini de ondan öğrendim; hem de hiç farkında olmadan.
**
Böyle zamanlarda tartışmayı alevlendirmez, laf anlatamayacağını bildiği bu çeşit durumlarda hep yaptığı gibi, geri çekilerek karşı tarafın sakinleşmesini beklerdi.
**
Sonradan çok düşündüm: Madem insanların gerçekleri değişiyordu, neden içinde yaşadıkları değil, yaşamayı seçtikleri geçmiş zaman parçası kendi gerçekleri olmasındı? Vazgeçmenin mutluluğu, anımsamanın, yalnızca anımsamanın mutluluğu yok muydu? Bütün bu soruların derinleştirdiği, gerçeğe ve zamana açılan kapılar benim içimde de açıldığında, artık oyanımda yoktu. Bunları konuşabileceğim kimse yoktu. Bana kendi kendimle konuştuğum geniş bir zaman kaldı.
**
Gerçekte duyguları göründüğü kadar sahte olmayabilir; ama bazı kadınlarda samimi olanla olmayan yıllar içinde o kadar iç içe geçmiştir ki, sahici duygularını bile yapmacıklıkla ifade ederler; ayırt edemezsiniz.
**
Hayatlarındaki hemen her şeyi ucuza getirmeyi bilenlerin küçük, çapsız kurnazlık oyunlarıyla ağızdan laf almaya çalışıyordu.
**
Ne buluyorsun ki, böyle şehir şehir dolaşmakta? diyenlere, “her şehrin fırınının ekmek kokusu farklıdır” diye karşılık verirdi. “her ekmeğin hikâyesi farklıdır.” Hayat Hanım’ın böyle içli puslu sözlerine alışıktılar. Böyle zamanlarda anlamaktan çok hissetmeye çalışarak dinlerlerdi onu.
**
Yüreklerinin ta en derinine esen rüzgârın ayaklandırıp havalandırdığı, adını koydukları ya da koyamadıkları ürküntülerin, belirsizliklerin tekrar eski, dilsiz kuytularına çekilmesi, dünyanın onlar için yeniden tanıdık bir yer olması için rüzgârın kesilmesini, fırtınanın dinmesini ümit ediyorlar.
http://edebiyatelestiri.blogspot.com/2008/05/murathan-mungan-kadndan-kentler.html

Cok sevdigim bir isimdir Murathan Mungan.Yasarken degerinin anlasilmasindan dolayida cok mutlu olmusumdur.Yeni kitabiyla ilgili biraz arastirma yaparken yukaridaki yorumu okuyunca paylasmak istedim. Bir kitap bukadar mi güzel yorumlanir.
Hemen okumak istiyorum............

26 Ocak 2009 Pazartesi

Yalnizlik.....


Yalnizlik üzerine ne cok sarki yapilmis, ne cok siir yazilmistir.

Geniş, siyah gölgesi hayatımı kaplayan,
Tepemde kanat germiş bir kartaldır yalnızlık.
Kalp çarpıntılarıyla günleri hesaplayan
Bir benim, benim olan bir masaldır yalnızlık.
Gördüm yapraklarımın bir bir döküldüğünü,
Baharda yaşamanın bilmedim nedir tadı.
Gemi yüzü görmeyen bir limanın hüznünü
Kimsesiz gönlüm kadar hiç kimse duymadı.
Bir ayna parçasından başka beni kim anlar,
Bir mum gibi erirken bu bitmeyen düğünde?
Bir kardeş tesellisi verir bana aynalar;
Aynalar da olmasa işim ne yer yüzünde?
Evet bir benim , benim olan bir masaldir yalnizlik diyerek yalnizligina sahip cikmistir Cahit Sitki Taranci.
Cemal Süreyya ise "Biliyorsun ben hangi sehirdeysem, yalnizligin baskenti orasidir" derken yalnizliktan kacilmayacagini anlatmistir.
Üsüyünce sirtina aldigin bir hirka, hüzünlüyken calan telefondaki annenin sesi, sicak bir demli cay, gecmiste kalan tatli bir anidir yalnizlik....
Özdemir Asaf ise "Yalnizlik insanin kendine mektup yazmasi ve dönüp dönüp onu okumasidir"
derken yüreginin her defasinda yine yalnizliga sigindigini itiraf etmistir.
Belki de sairler yalnizliklarini siirleriyle paylastiklarinin farkinda degildirler....
filiz

18 Ocak 2009 Pazar

Siir...


Biraksam kendimi rüzgarin kanatlarina,
Saclarim ucussa, kanarcasina icsem gögü, bilmedigim diyarlara gitsem, zemheriyi küstürmeden, bahara acsam kapilarimi.....
Ah bu geceler, tanidik simalar gibi bakip duruyor yüzüme,
Yüzüm bir türkünün yasanmisligi gibi, gercek...

Bu aksam yüregim siir dolu.Küstürmüstüm yüregimdeki siir sevgisini. Terketmemis beni, kadim dostum.Tanimadiginiz kücük bir cocugun yolda yüzünüze güldügü zaman vardirya, sebepsiz yere sicak bir sevgiyle dolarsiniz.Iste ben öyleyim.
Yüreginiz siirle dolsun.
filiz

15 Ocak 2009 Perşembe

Kibritci Kiz


Kar yagmaya basladiginda aklima hep ayaginda ayakkabi olmayan, alleri üsümüs kibritci kizin masali gelir. Yaktigi her kibritte hayaller kuran, o minicik alevle yüregini isitmaya calisan kibritci kiz.Kücücük bir cocuken kibritci kizin masali yüregimi hep acitmistir.Biri gelsin o kücücük kizi soguktan kurtarip evine götürsün, yemek versin diye düsünüp durmusumdur.Ama masal hic öyle bitmemistir.
Oglumun kitaplari arasinda yine o kimsesiz kizin masal kitabi vardi.Hemde bizim kitaplarimizdan daha büyük ve rengarenk.Yüregimde yine o hüznü tasiyarak okudum masali.Yine kimse gelip benim kücük kibritci kizimi soguktan kurtarmadi.Cocuklugumdaki gibi yüregimin bir tarafi acidi.
O gün karar verdim.Kibritci kizi soguktan ben kurtaracaktim.Oglumun masalinda kibritci kiz sogukta hayal kurarken uyuya kalmayacakti. Biz oglumla onu eve getiricektik.

Simdi bizim masalimizda, oglumla kibritci kiz sicacik evlerinde rüyalara daliyor.
Benimse yüregim bu kücücük mutlulukla dolup tasiyor....

filiz